8 Mayıs 2009 Cuma

(2) YÜKSEK ÖĞRENİMDEKİ KÜRESELLEŞME RÜZGARI KARŞISINDA ÖĞRENCİ

(8 Mayıs 2009 Cumhuriyet Bilim Teknoloji eki İKÜ sayfasında yayınlanmıştır.)
Birinci bölümde küreselleşen yüksek öğretimde AB Bologna sürecini inceleyip, öğrenci açısından değerlendirilmesini yapmıştık. Bu bölümde de sözkonusu sürecin Türkiyedeki yansımalarını inceleyecek ve öğrenci açısından değerlendirmesini yapacağız.
Bologna süreci ile Devlet Planlama Teşkilatı altında bir Ulusal Ajans kuruldu (1). Öğrenci öğretim elemanı hareketliliği, Türkiye genelinde, bu kuruluş aracılığı ile sağlanıyor. 2004 yılında seçilen ‘Bologna Promotor’ları (2) ‘Bologna Süreci’ nin üniversitelere tanıtımını bu kuruluşun AB fonlarından aldığı destek ile finanse etmekteler.
Bologna süreci eğitim bakanlıkları seviyesinde iki yılda bir izlenerek kendini yeniliyor. Bu kapsamda her ülkenin bir temsilcisi izleme grubunda (Bologna Follow-up Group: BFUG) bulunuyor. Türkiye Temsilcisi YÖK (Yüksek Öğretim Kurulu)(3) tarafından seçiliyor. YÖK, Bologna sürecinden en ağırlıklı olarak etkilenen kurum. Söz konusu süreçte YÖK tarafından yapılanlar YÖK WEB sayfasından incelenebilir.
Bologna süreci kapsamında üç seviyeli öğretim sisteminin kurulması, AB ülkelerine göre Türkiyede çok daha kolay olmuştur çünkü daha önceden bu sisteme geçilmişti.
ECTS (European Credit Transfer System) kredilerinin tanıtımı, YÖK tarafından üniversitelere yapılmış ve programlara öğrenci hareketliliğinin alt yapısı olarak konulmuştur. ECTS kredi sistemi, birinci bölümde anlatıldığı gibi, öğrencinin bir ders için harcayacağı ortalama toplam süreyi kapsar. 8 yarıyıllık bir lisans öğretiminde 8x30=240 ECTS toplam süre belli olunca, her dersin ECTS kredisi bu programdaki ağırlığının da bir göstergesidir. Gerçekçi olarak saptanmayan ECTS kredileri yanıltıcı olabilir. Her ne kadar Türkiye’deki üniversiteler ECTS uygulamasına geçmişse de uygulamanın hangi titizlikte/gerçeklikte yapıldığı tartışılmaya değerdir. Kağıt üzerine yazılan sayıların arkasındaki çalışmalar görülmemektedir. Daha da açarsak ECTS kredileri öğrencilerin gerçekçi katkıları olmadan, gerçeği yansıtmayacaktır. Peki yüksek öğretim kurumlarındaki öğrencilerimize ECTS kredileri yeteri kadar tanıtılmış mıdır, onların katkıları sağlanmış mıdır?
Türkiye üniversitelerinden mezun olan öğrencilere Diploma Eki verilmesi sağlanmıştır. Bu belgede sözü geçen öğrenim çıktıları ve hedefleri hangi titizlikte hazırlanmıştır. Öğrenciler sözü edilen hedefe erişmiş midir, öğrenim çıktılarına ulaşmış mıdır? Öğrencilerden bir geri bildirim almadan bir değerlendirme yapmak olası değildir. Bir başka deyişle diploma eki yalnızca kağıt üzerinde mi var?
Bologna süreci kapsamında Öğrenci/Öğretim üyesi hareketliliği Türkiye ve AB ülkeleri arasında her yıl artarak sürdürülmektedir. Ayrıca YÖK tarafından ulusal düzeyde ‘Öğrenci ve öğretim elemanı değişimi’ yönetmeliği Mart 2006’da çıkarılmıştır. Bu yönetmelikler çerçevesinde oluşan hareketliliğe ilişkin istatistiksel veriler yoktur. Dolayısıyla neden başarılı/başarısız olduğu değerlendirilememektedir. Oysa AB seviyesindeki hareketliliğin sayısal değerlerine ulaşılabilmektedir.(4) Öğrencilerin ulusal değişime ilgi göstermemelerinin nedeni incelenmiş midir?
Bologna sürecinde öğrencilerle işbirliği kapsamında, YÖK tarafından ‘Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Konseyleri ve Yüksek Öğretim Kurumları Ulusal Öğrenci Yönetmeliği’ Eylül 2005 te çıkarılmıştır. AB öğrenci konseyi ESU (European Students’ Union) ve çalışmaları kendi WEB sayfalarından incelenebilir(5). Türkiye Öğrenci konseyinin böyle bir WEB sayfası yok, ayrıca ESU’a üye de değil. Yönetmeliğe göre öğrenci temsilcileri seçiliyor, fakat sonra yönetimlerle nasıl işbirliği yapılıyor? Var mı böyle bir işbirliği? Öğrencinin isteği/isteksizliği, yönetimlerin ilgileri/ilgisizlikleri pek belli değil. Türkiyede kaç öğrenci konseyinin Web sayfası var?
Avrupa yüksek öğreniminin daha cazip hale getirilmesi amacıyla Bologna kapsamındaki üniversiteler ortak yüksek lisans ve doktora programı açabilmekteler. Bu çerçevede YÖK ‘Yükseköğretim Kurumlarının Yurtdışındaki kapsama dahil Yükseköğretim Kurumlarıyla Ortak Eğitim ve Öğretim Programları Tesisi Hakkında Yönetmelik (Aralık 2006)’ ve ‘Yükseköğretim Kurumlarının Yurtiçindeki Yükseköğretim Kurumlarıyla Ortak Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Programları Tesisi Hakkında Yönetmelik (Şubat 2007)’ yönetmelikleriyle ulusal/uluslar arası ilişkileri arttırmanın yolunu açmış oldu. Bu açılım öğrencilerimizin ufkunu genişletecektir.
Bologna süreci öncesinde, Türkiyedeki bazı üniversitelerin özellikle mühendislik bölümleri ABD’ deki ABET(6) (Accreditation Board for Engineering and Technology) ten akredite oldular.
Bologna kapsamında en vurucu hedef ‘Kalite Güvencesi’dir. YÖK tarafından Mayıs 2005 te ‘Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Yönetmeliği’ çıkarıldı. Bu yönetmeliğe göre YÖDEK ‘Yükseköğretim Akademik Değerlendirme ve Kalite Komisyonu’ (7) kuruldu. Yükseköğretim kurumlarında ADEK (Akademik Değerlendirme Kurulları ) oluşturuldu. YÖDEK tarafından, yükseköğretim kurumlarındaki yönetimlerin, kurumlarını stratejik planlama yaparak yönetmelerine yardımcı olabilecek bir rehber hazırlandı. Stratejik planlama, üniversitelerin bütün faaliyetlerini yani eğitim/öğretim, araştırma ve topluma hizmeti kapsamaktadır. ADEK aracılığıyla üniversiteler iç denetimlerini yapmakta ve yıllık olarak raporlamaktadırlar. Yakın bir gelecektede üniversiteler akredite olan ajanslar aracılığıyla dış denetime tabii tutulacaklar. Kalitenin sürekli iyileştirilmesi mekanizmaları oturtulmaya çalışılıyor. Üniversitelerde kalitenin geliştirilmesi siyasileri, YÖK’ü, öğretim kurumlarında Rektörlük, dekanlık, bölüm, anabilimdalları, akademisyenler, idari personel ve öğrencileri doğrudan ilgilendiriyor ve onları değişime zorluyor. Türkiye üniversitelerinde Bologna kapsamında ‘kalite güvencesi’nin tanıtımlarına Türkiye Bologna promotor’ları aracılığıyla devam edilmektedir.
Yukarıda anlatmaya çalışılan yüksek öğretimde küreselleşme rüzgarının uygulamada başarılı olması için gerekli olan iki temel öğe, öğretim elemanları ve öğrencilerdir. Öğretim üyelerinin akredite olmayı hedefleyen yeni programların hazırlanmasında ve uygulamasında ortaya koyacakları çaba ve bu çabaya öğrencilerin gösterecekleri uyum, başarıya ulaşmanın anahtarı olarak değerlendirilebilir. Yönetimlerin Bologna sürecini bilinçli olarak desteklemeleri öğretim elemanı/ öğrencilerin anlayışlarının değişimini kolaylaştırıp hızlandıracaktır. Söz konusu küreselleşen eğitim/öğrenim rüzgarının gerisinde kalmamız bireysel, kurumsal ve ulusal anlamda rekabet gücümüzün doğrudan zayıflamasına neden olacaktır.
Öğretim elemanları açısından değişim, derslerin hedef ve öğrenim çıktılarının program hedeflerine uygun bir biçimde saptanması, derslerin veriliş biçimi, sürekli iyileştirme, öğrenci odaklı eğitim/öğrenim anlayışına uyumdur.
Bu yazının konusu olan öğrencilerin, özellikle Türk öğrencilerin daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir. Türkiye orta öğretiminden gelen yüksek öğretim öğrencileri, genellikle diğer ülkelerin öğrencilerine göre aşağıda sıralanan olumsuz anlamda farklılıklar gösteriyor. Yüksek öğretim gençliğimizin bu niteliklerinin araştırılması ve alınması gereken önlemlerin saptanması nesnel bir değerlendirme için zorunluluktur.
Yüksek öğretim öğrencilerinin,
• Üniversite öncesi test/dershane kültürünün gerektirdiği ezbercilik anlayışını değiştirmeleri,
• Meslek seçimini o veya bu nedenle doğru yapamamaları sonucunda öğrenmede isteksiz durumuna düşmemeleri,
• Dersi derste öğrenmek için yanındaki ile konuşmadan ders dinlemeyi öğrenmeleri,
• Derste interaktif olmaları, soru sorma erdemini göstereni alaycı tavırlarla eleştirmeyip saygı duymaları,
• Öğrenci psikolojisi, arkadaşını kırmama gibi sudan gerekçelerle yapmaları gerekenleri yapmaktan vazgeçmemeleri,
• Laboratuvarların bir an önce yapılıp çıkılması gereken ortamlar değil, konunun anlaşılmasının en iyi aracı olduğunu anlamaları,
• Başkasından ödev çekerek not almanın kendi kendine kazık atmak olduğunu bilmeleri,
• Çözülmüş soruları çalışarak konuların ancak ezberlenebileceği fakat öğrenilemeyeceğini öğrenmeleri,
• Teoriye yeteri kadar değer vermeden, yalnız problem çözerek konuların kavranamayacağını anlamaları,
• Sınav öncesi minimum süre çalışıp dersten yüksek not alma anlayışı yerine, öğrenmeyi hedef alan sürekli çalışma anlayışında olmaları,
• Sınavda başkasının kağıdına bakarak not almanın, yani kopyanın, bir erdem olmadığını, sahtekarlık olduğunu anlamaları,
• Sosyal dersleri ortalamayı yükseltme aracı olarak değil, dünya anlayışlarını geliştirme aracı olarak görmeleri,
• Hem bağımsız hem de bağımlı çalışmayı öğrenmeleri,
• Minimum çalışarak elde edilen diplomanın, rakiplerin normal çalışma ile elde ettikleri diplomaya rakip olamayacağını anlamaları,
• Dört yıllık öğrenmenin yeterli olmayacağını anlayıp, öğrenmenin ömür boyu sürecek bir süreç olduğunun bilincinde olmaları,
• Öğrenmeyi bir illet değil bir keyif olarak yaşamaları gerektiğini anlamaları,
Gerekmektedir.
Öğrencilerimizin, ulusal/uluslararası diğer öğrencilerle rekabette, yukarıda açıklanan niteliklere uygun çaba göstermeleri, kendilerini değiştirmeleri, öncelikle kendi çıkarlarınadır.
(1)http://www.ua.gov.tr/
(2)http://www.bologna.gov.tr/
(3)http://www.yok.gov.tr/
(4)http://www.aca-secretariat.be/02projects/Eurodata.htm
(5)http://www.esu-online.org/index.php/home
(6)http://www.abet.org/
(7)http://www.yodek.org.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder